Bir bilim insanına sorarlar: ‘Nasıl bilim insanı oldunuz?
Bilim insanı anlatıyorum iyi dinleyin der: ‘ben daha çok küçüktüm, buzdolabından süt almaya çalışırken süt şişesi düştü ve kırıldı. Ben çok korktum, annemin kızacağını düşündüm. Annem geldi, baktı ve ‘Aferin ne güzel bir süt havuzu oluşturmuşun’ diyerek mutfaktan çıktı. Bir müddet sonra bir elinde bez diğer elinde süngerle birlikte geri döndü ve ‘hadi gel bu süt havuzunu birlikte temizleyelim’ dedi. ‘Hangisini istersin’ diye bana sordu. Ben süngeri seçtim annem de bezi aldı ve süt havuzunu birlikte temizledik. Sonrasında annem beni bahçeye çıkardı, bir su şişesine su doldurdu ve bu şişeyi güzel bir şekilde taşımayı öğretene kadar benimle oyun oynadı ve ben o zaman öğrendim her yaptığım hatadan deneyim kazandığımı ve her yaptığım davranışın arkasında mutlaka bana öğrettiği bir şeyin olduğunu ve şu an karşınızdayım.’
Siz de çocuğunuzla buna benzer olaylar yaşıyor musunuz? Peki tepkiniz ne oluyor?
Çocuğun beyin gelişimi ve optimum potansiyeline ulaşması için onu besleyen en önemli ve öncelikli ihtiyaç ebeveynin (özellikle çocuğun ilk üç-dört yılında) çocukla zengin bir dille konuşmasıdır. Bilimsel verilere göre beynimizin fiziksel olarak büyümesi büyük ölçüde dört yaşımıza kadar tamamlanır. Yeterli besinden yoksun kalan çocukların fiziksel gelişimi nasıl eksik kalırsa, beyni yeteri kadar dilden yoksun olan bir çocuk da ciddi düzeyde öğrenme güçlüğü yaşar ve asla entelektüel kapasitesine tam olarak ulaşamaz.
Küçük bir çocuğa karşı kullanacağımız olumsuz ve sadece ‘dur, yapma gibi’ yasakları içeren dil, hem çocuğu yeterince sözcükten yoksun bıraktığından hem de merak ve keşif duygularını bastırdığından beyin gelişimine ve dolayısıyla öğrenmeye engel oluşturmaktadır.
Peki çocuğa sürekli ‘harikasın, çok zekisin’ gibi sözler söylemek gerçekten çocuğun kendi potansiyeline ulaşması konusunda onu destekler mi? Elbette hayır. Hatta sürekli bir çocuğu övmek ona zarar verebilir ve aynı zamanda onun doğasına da aykırıdır. Övgü düzgün yapılmadığı takdirde çocukları güçlendirmek yerine onları edilginleştirir ve başkalarının görüşlerine bağımlı hale getirir. Motive olsun diye sürekli ‘aferin, sen yaparsın’ denilen çocukta sabit bir zihniyet oluşur ve engellerle karşılaştığında onlarla yüzleşmekten çekinir. Zekanın övülmesi yerine çabanın övülmesi gerekir. Böylece çocuk ‘daha fazla denersem daha başarılı olurum’ şeklinde bir gelişim zihniyeti ve buna bağlı tutum geliştirerek daha azimli, kararlı ve çalışkan bir insan haline gelir.
Çocukların doğuştan gelen potansiyellerinin gerçekleşmesi büyük ölçüde erken dil ortamı, yani anne ve babanın kullandığı dil tarafından belirlenir. Ama unutmayın sözcüklerin miktarından daha önemli olan bir çocuğun sevecen ve duyarlı bir yetişkinle olan ilişkisidir.
Çocuğunuzla sevgi dolu ve geliştiren bir ilişki geliştirmeniz dileğiyle…
Sevgilerimle,
Fatma GÜNEY LAÇİN
Enerjisa Üretim İnsan Kaynakları İş Ortağı